Beyza
New member
Olumlu Pekiştirme Nedir? Bir Hikâyeyle Anlatmak İstiyorum...
Selam forumdaşlar,
Bugün sizlerle bir kavramdan bahsetmek istiyorum ama kuru tanımlarla değil, bir hikâyeyle. Çünkü bazı kavramlar kitap sayfalarında değil, insanların birbirine dokunduğu yerlerde anlam kazanıyor. “Olumlu pekiştirme” dediğimiz şey de öyle bir kavram. Duyguların, anlayışın ve fark edişin iç içe geçtiği bir yerden konuşalım istedim.
Belki bu hikâyede kendinizden bir parça bulursunuz. Belki de birinin sizi bir zamanlar nasıl “olumlu” bir şekilde değiştirdiğini hatırlarsınız.
---
Bir Ofis, İki İnsan, Bir Farkındalık
Kahramanlarımız Ayşe ve Murat.
Bir reklam ajansında çalışıyorlar. Ayşe, insan ilişkilerinde yumuşak, sezgisel ve her kelimenin duygusunu tartarak konuşan bir kadın. Murat ise net, stratejik, çözüm odaklı; sayılarla, planlarla yaşayan bir adam. İkisi aynı ekipte ama iki farklı dünyada gibiler.
Bir gün büyük bir müşteri sunumu için beraber hazırlık yapmaları gerekiyor. Ayşe tasarım kısmını üstleniyor, Murat stratejiyi. Ama işler yolunda gitmiyor. Murat sürekli Ayşe’ye “Bunu biraz daha sadeleştirelim.” diyor, Ayşe ise içinden “Neden hep eleştiriyor?” diye geçiriyor.
Sonunda Ayşe bir akşam ofiste dayanamayarak soruyor:
“Sen benden memnun değil misin?”
Murat şaşırıyor.
“Tam tersi, işini çok iyi yapıyorsun.” diyor, “Sadece sunumu mükemmelleştirmeye çalışıyorum.”
Ayşe gülümsüyor ama gözleri dolu.
“Mükemmel dediğin şey, bazen sadece biraz takdir edilmeyi bekliyor olabilir,” diyor.
İşte tam o anda, Murat’ın içinde bir şey kırılıyor. Fark ediyor ki eleştirileri doğru olsa da, söyledikleri hep eksik kalmış. Çünkü hiç “iyi yaptın” dememişti.
---
Olumlu Pekiştirmenin Sessiz Gücü
Ertesi gün Murat, Ayşe’nin hazırladığı yeni tasarıma bakıyor.
Bu kez içinden geçen ilk şeyi söylüyor:
“Harika olmuş. Renk geçişleri tam hedef kitleye hitap ediyor. Bu senin en iyi işlerinden biri.”
Ayşe’nin yüzündeki ifade değişiyor. Gözlerinde bir ışık yanıyor.
“Gerçekten mi?” diyor.
Murat başını sallıyor.
“O kadar net ve estetik bir sunum ki, strateji kısmı bile ona göre şekillenecek.”
O günden sonra aralarındaki dinamik tamamen değişiyor. Ayşe artık fikirlerini çekinmeden paylaşıyor. Murat da onu yönlendirmek yerine destekliyor. İşleri daha hızlı, daha uyumlu ilerliyor.
Murat sonunda anlamıştı:
Birini motive etmek, eleştirmekle değil; onun güçlü yönlerini fark ettirmekle başlar.
İşte bu, olumlu pekiştirmenin ta kendisidir.
---
Erkeklerin Stratejik Dünyasında Duyguların Yeri
Murat gibi birçok erkek, çözüm odaklı yaklaşımı bir erdem gibi görür. “Sorunu söyle, çözümü sun” mantığıyla hareket eder. Ama unuttukları bir şey vardır: İnsanlar sadece sonuçla değil, süreçteki hislerle de yaşar.
Murat, olumlu pekiştirmenin sadece bir “psikoloji terimi” değil, bir ilişki dili olduğunu fark etti. O ana kadar motivasyonu hep görev bilinciyle karıştırmıştı.
Oysa birine “başardın” demek, onun kendi gücünü fark etmesine yardım eder.
Erkekler için bu farkındalık genellikle zordur çünkü onlara çocukluktan itibaren “duygusal ifade” değil, “başarı göstergesi” öğretilir.
Ama Murat gibi biri, bir kez olumlu pekiştirmenin gücünü fark etti mi, hem işinde hem ilişkilerinde değişir.
---
Kadınların Empatik Dokunuşu ve Duygusal Zeka
Ayşe’nin hikâyesinde ise bambaşka bir boyut var. O, Murat’ın eleştirilerini kötü niyetli görmemişti ama duygusal boşluğu fark etmişti. Çünkü kadınlar, ilişkilerdeki mikro sinyalleri sezgisel olarak yakalarlar.
Ayşe, “takdir edilmeme” duygusunun motivasyonu nasıl etkilediğini biliyordu. Fakat o da olumlu pekiştirmenin sadece alınan değil, verilen bir şey olduğunu keşfetti.
Bir gün Murat’ın geç saatlere kadar sunum üzerinde çalıştığını görünce sessizce yanına gidip şöyle dedi:
“Senin kadar planlı biriyle çalışmak büyük şans. Cidden, seni fark etmesem eksik hissederdim.”
Bu cümle, Murat’ın gözlerini yerinden oynattı. O andan sonra ikisi sadece ekip arkadaşı değil, birbirini motive eden iki insan oldular.
Ayşe’nin empatik yaklaşımı, Murat’ın stratejik bakışını tamamladı.
İşte kadınların ilişki kurma biçimi, erkeklerin çözüm odaklılığıyla birleştiğinde ortaya çıkan sinerji: Olumlu pekiştirme bu iki dünyanın kesişiminde doğar.
---
Hikâyenin Öğrettikleri: Küçük Bir Söz, Büyük Bir Etki
Birini takdir etmek, basit bir davranış gibi görünür ama aslında insan beyninde dopamin salgılatan bir güçtür.
Bilimsel olarak bile kanıtlanmıştır: Takdir edilen insanlar, daha üretken, daha cesur ve daha yaratıcı olurlar.
Ama mesele sadece iş hayatında değil.
Bir çocuk, resmini gösterdiğinde “Aferin” duymazsa, çizimden değil, duygudan uzaklaşır.
Bir partner, “Seninle gurur duyuyorum” sözünü duymazsa, ilişkide görünmez hisseder.
Olumlu pekiştirme, karşındakinin kim olduğunu fark ettiğini söylemektir aslında.
Eleştirinin soğuk taş duvarlarını, sıcak bir sözcükle yıkmaktır.
---
Forumdaşlara Soruyorum: En Son Ne Zaman Takdir Ettiniz?
Bu noktada sizlere dönmek istiyorum.
Hayatınızdaki insanlara en son ne zaman “Bunu iyi yaptın” dediniz?
Ya da size biri “Seninle gurur duyuyorum” dediğinde neler hissettiniz?
Belki çocuklarımıza, belki arkadaşımıza, belki eşimize… Hepimiz birinin içindeki ışığı ya söndürüyoruz ya da parlatıyoruz.
Forumdaşlar, gelin biraz paylaşalım:
Sizi birinin sözüyle motive eden, kendinizi değerli hissettiren bir anınız var mı?
Belki küçük bir “aferin”, belki basit bir “iyi ki varsın”…
Kimi zaman bir insanın tüm inancını geri getiren şey, sadece bu iki kelime olur.
---
Son Söz: İnsan İlişkilerinin En Güzel Yolu
Olumlu pekiştirme, aslında insan olmanın en sade ama en güçlü biçimidir.
Kavga etmeden, dayatmadan, öğretmeden bile birini değiştirebilmenin yoludur.
Ayşe ve Murat bunu bir ofiste keşfettiler.
Biz belki evimizde, ailemizde, dost sohbetinde keşfederiz.
Ama ne olursa olsun, birini parlatmak asla bizi karartmaz.
Belki bu akşam, biri size bir şey anlattığında sadece şunu deyin:
“Bunu başardığını görmek çok güzel.”
Göreceksiniz, o kişi sadece gülümsemeyecek; siz de daha iyi hissedeceksiniz.
Peki sizce, dünyayı değiştirmek için kaç tane “aferin” gerekir?
Belki sadece bir tanesi…
Selam forumdaşlar,
Bugün sizlerle bir kavramdan bahsetmek istiyorum ama kuru tanımlarla değil, bir hikâyeyle. Çünkü bazı kavramlar kitap sayfalarında değil, insanların birbirine dokunduğu yerlerde anlam kazanıyor. “Olumlu pekiştirme” dediğimiz şey de öyle bir kavram. Duyguların, anlayışın ve fark edişin iç içe geçtiği bir yerden konuşalım istedim.
Belki bu hikâyede kendinizden bir parça bulursunuz. Belki de birinin sizi bir zamanlar nasıl “olumlu” bir şekilde değiştirdiğini hatırlarsınız.
---
Bir Ofis, İki İnsan, Bir Farkındalık
Kahramanlarımız Ayşe ve Murat.
Bir reklam ajansında çalışıyorlar. Ayşe, insan ilişkilerinde yumuşak, sezgisel ve her kelimenin duygusunu tartarak konuşan bir kadın. Murat ise net, stratejik, çözüm odaklı; sayılarla, planlarla yaşayan bir adam. İkisi aynı ekipte ama iki farklı dünyada gibiler.
Bir gün büyük bir müşteri sunumu için beraber hazırlık yapmaları gerekiyor. Ayşe tasarım kısmını üstleniyor, Murat stratejiyi. Ama işler yolunda gitmiyor. Murat sürekli Ayşe’ye “Bunu biraz daha sadeleştirelim.” diyor, Ayşe ise içinden “Neden hep eleştiriyor?” diye geçiriyor.
Sonunda Ayşe bir akşam ofiste dayanamayarak soruyor:
“Sen benden memnun değil misin?”
Murat şaşırıyor.
“Tam tersi, işini çok iyi yapıyorsun.” diyor, “Sadece sunumu mükemmelleştirmeye çalışıyorum.”
Ayşe gülümsüyor ama gözleri dolu.
“Mükemmel dediğin şey, bazen sadece biraz takdir edilmeyi bekliyor olabilir,” diyor.
İşte tam o anda, Murat’ın içinde bir şey kırılıyor. Fark ediyor ki eleştirileri doğru olsa da, söyledikleri hep eksik kalmış. Çünkü hiç “iyi yaptın” dememişti.
---
Olumlu Pekiştirmenin Sessiz Gücü
Ertesi gün Murat, Ayşe’nin hazırladığı yeni tasarıma bakıyor.
Bu kez içinden geçen ilk şeyi söylüyor:
“Harika olmuş. Renk geçişleri tam hedef kitleye hitap ediyor. Bu senin en iyi işlerinden biri.”
Ayşe’nin yüzündeki ifade değişiyor. Gözlerinde bir ışık yanıyor.
“Gerçekten mi?” diyor.
Murat başını sallıyor.
“O kadar net ve estetik bir sunum ki, strateji kısmı bile ona göre şekillenecek.”
O günden sonra aralarındaki dinamik tamamen değişiyor. Ayşe artık fikirlerini çekinmeden paylaşıyor. Murat da onu yönlendirmek yerine destekliyor. İşleri daha hızlı, daha uyumlu ilerliyor.
Murat sonunda anlamıştı:
Birini motive etmek, eleştirmekle değil; onun güçlü yönlerini fark ettirmekle başlar.
İşte bu, olumlu pekiştirmenin ta kendisidir.
---
Erkeklerin Stratejik Dünyasında Duyguların Yeri
Murat gibi birçok erkek, çözüm odaklı yaklaşımı bir erdem gibi görür. “Sorunu söyle, çözümü sun” mantığıyla hareket eder. Ama unuttukları bir şey vardır: İnsanlar sadece sonuçla değil, süreçteki hislerle de yaşar.
Murat, olumlu pekiştirmenin sadece bir “psikoloji terimi” değil, bir ilişki dili olduğunu fark etti. O ana kadar motivasyonu hep görev bilinciyle karıştırmıştı.
Oysa birine “başardın” demek, onun kendi gücünü fark etmesine yardım eder.
Erkekler için bu farkındalık genellikle zordur çünkü onlara çocukluktan itibaren “duygusal ifade” değil, “başarı göstergesi” öğretilir.
Ama Murat gibi biri, bir kez olumlu pekiştirmenin gücünü fark etti mi, hem işinde hem ilişkilerinde değişir.
---
Kadınların Empatik Dokunuşu ve Duygusal Zeka
Ayşe’nin hikâyesinde ise bambaşka bir boyut var. O, Murat’ın eleştirilerini kötü niyetli görmemişti ama duygusal boşluğu fark etmişti. Çünkü kadınlar, ilişkilerdeki mikro sinyalleri sezgisel olarak yakalarlar.
Ayşe, “takdir edilmeme” duygusunun motivasyonu nasıl etkilediğini biliyordu. Fakat o da olumlu pekiştirmenin sadece alınan değil, verilen bir şey olduğunu keşfetti.
Bir gün Murat’ın geç saatlere kadar sunum üzerinde çalıştığını görünce sessizce yanına gidip şöyle dedi:
“Senin kadar planlı biriyle çalışmak büyük şans. Cidden, seni fark etmesem eksik hissederdim.”
Bu cümle, Murat’ın gözlerini yerinden oynattı. O andan sonra ikisi sadece ekip arkadaşı değil, birbirini motive eden iki insan oldular.
Ayşe’nin empatik yaklaşımı, Murat’ın stratejik bakışını tamamladı.
İşte kadınların ilişki kurma biçimi, erkeklerin çözüm odaklılığıyla birleştiğinde ortaya çıkan sinerji: Olumlu pekiştirme bu iki dünyanın kesişiminde doğar.
---
Hikâyenin Öğrettikleri: Küçük Bir Söz, Büyük Bir Etki
Birini takdir etmek, basit bir davranış gibi görünür ama aslında insan beyninde dopamin salgılatan bir güçtür.
Bilimsel olarak bile kanıtlanmıştır: Takdir edilen insanlar, daha üretken, daha cesur ve daha yaratıcı olurlar.
Ama mesele sadece iş hayatında değil.
Bir çocuk, resmini gösterdiğinde “Aferin” duymazsa, çizimden değil, duygudan uzaklaşır.
Bir partner, “Seninle gurur duyuyorum” sözünü duymazsa, ilişkide görünmez hisseder.
Olumlu pekiştirme, karşındakinin kim olduğunu fark ettiğini söylemektir aslında.
Eleştirinin soğuk taş duvarlarını, sıcak bir sözcükle yıkmaktır.
---
Forumdaşlara Soruyorum: En Son Ne Zaman Takdir Ettiniz?
Bu noktada sizlere dönmek istiyorum.
Hayatınızdaki insanlara en son ne zaman “Bunu iyi yaptın” dediniz?
Ya da size biri “Seninle gurur duyuyorum” dediğinde neler hissettiniz?
Belki çocuklarımıza, belki arkadaşımıza, belki eşimize… Hepimiz birinin içindeki ışığı ya söndürüyoruz ya da parlatıyoruz.
Forumdaşlar, gelin biraz paylaşalım:
Sizi birinin sözüyle motive eden, kendinizi değerli hissettiren bir anınız var mı?
Belki küçük bir “aferin”, belki basit bir “iyi ki varsın”…
Kimi zaman bir insanın tüm inancını geri getiren şey, sadece bu iki kelime olur.
---
Son Söz: İnsan İlişkilerinin En Güzel Yolu
Olumlu pekiştirme, aslında insan olmanın en sade ama en güçlü biçimidir.
Kavga etmeden, dayatmadan, öğretmeden bile birini değiştirebilmenin yoludur.
Ayşe ve Murat bunu bir ofiste keşfettiler.
Biz belki evimizde, ailemizde, dost sohbetinde keşfederiz.
Ama ne olursa olsun, birini parlatmak asla bizi karartmaz.
Belki bu akşam, biri size bir şey anlattığında sadece şunu deyin:
“Bunu başardığını görmek çok güzel.”
Göreceksiniz, o kişi sadece gülümsemeyecek; siz de daha iyi hissedeceksiniz.
Peki sizce, dünyayı değiştirmek için kaç tane “aferin” gerekir?
Belki sadece bir tanesi…