Risale-I Nur Kim Yazdı ?

Damla

New member
Risale-i Nur Kim Yazdı?

Risale-i Nur, modern İslam düşüncesinde önemli bir yer tutan ve derin tefekkürler içeren bir eserdir. Yazarının adı ise Said Nursi’dir. Said Nursi, özellikle 20. yüzyılın başlarından itibaren Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminden Cumhuriyet'in ilk yıllarına kadar olan süreçte, hem sosyal hem de dini açıdan önemli bir şahsiyet olmuştur. Risale-i Nur külliyatı, onun iman, tefekkür, ahlâk, bilim ve felsefe ile ilgili görüşlerini içerir. Bu yazıda, Risale-i Nur'un kim tarafından yazıldığı, yazılış süreci, amacı ve içeriği hakkında detaylı bilgi verilecektir.

Said Nursi Kimdir?

Risale-i Nur’un yazarı Said Nursi, 1876 yılında Bitlis ilinin Nurs köyünde doğmuş, hayatı boyunca büyük bir ilmî birikim elde etmiş ve halk arasında "Bediüzzaman" (Zamanın en Yüce Bediisi) unvanı ile anılmıştır. Said Nursi, küçük yaşlarda Kur’an’a olan ilgisi ile tanınmaya başlamış, ilerleyen yıllarda Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi düşünce akımlarından etkilenmiş, ancak her zaman İslami esaslardan sapmamaya özen göstermiştir. Özellikle risalelerinde İslam’ın temel inanç esaslarını halkın anlayabileceği bir şekilde açıklamayı amaçlamıştır.

Bediüzzaman, Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarında başlayan Batılılaşma hareketlerine karşı da büyük bir duruş sergilemiş ve bu durumun halkın dinî ve kültürel hayatını nasıl olumsuz etkilediğine dikkat çekmiştir. Said Nursi, Risale-i Nur’un temel amacını, İslam’ın temel inançlarını insanlara açıklamak ve Batı’nın materyalist bakış açısının karşısında imanî değerleri savunmak olarak tanımlamıştır. Risale-i Nur, Said Nursi’nin derin ilmî birikiminin ve tecrübelerinin bir yansımasıdır.

Risale-i Nur’un Yazılış Süreci

Risale-i Nur, Said Nursi'nin ömrü boyunca yazmış olduğu büyük bir külliyattır. Yazılış süreci, özellikle Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinden Cumhuriyet’in ilk yıllarına kadar uzanır. Risale-i Nur’un yazılmasındaki temel motivasyon, halkın imanını kuvvetlendirmek ve onları modern zamanların getirdiği şüphe ve belirsizliklerden korumaktır.

Said Nursi, eserin yazımına 1920’li yıllarda başlamış ve hayatının son dönemlerine kadar bu çalışmalarına devam etmiştir. Risale-i Nur’un yazılma süreci, sadece teorik bir faaliyet değil, aynı zamanda Said Nursi’nin yaşadığı zorlu ve çalkantılı dönemin etkileriyle şekillenmiştir. 1920’lerde Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasının ardından başlayan ideolojik çatışmalar ve devletin dine karşı gösterdiği tutum, Said Nursi’yi, dinî hakikatleri halkla paylaşmaya zorlamıştır.

Risale-i Nur’un Amacı ve İçeriği

Risale-i Nur külliyatı, genellikle iman hakikatleri üzerine yoğunlaşan bir eserdir. Eserde, Allah’ın varlığı, birliği, peygamberlerin gerçekliği, ahiret hayatı, kader, tevhit inancı gibi temel İslami inanç meseleleri ele alınır. Risale-i Nur’un en önemli özelliklerinden biri, Said Nursi'nin, bu inanç meselelerini mantıklı ve akılcı bir şekilde izah etmeye çalışmasıdır. Risale-i Nur’un dilinde ve anlatımında ise halkın kolayca anlayabileceği bir üslup benimsenmiştir.

Risale-i Nur, sadece bir dini kitap değil, aynı zamanda bir dünya görüşü ve yaşam biçimidir. Said Nursi, insanları sadece dini inançlarla değil, aynı zamanda çağın gereklerine uygun şekilde, akıl ve bilimle de birleştiren bir yaklaşım benimsemiştir. Risale-i Nur’un bir diğer önemli boyutu ise, insanın ruhsal gelişimine, ahlâkî olgunlaşmasına katkı sağlamayı hedeflemesidir. Eserde, iman esaslarının yanı sıra insanın manevi dünyasını inşa eden önemli öğretilere de yer verilmiştir.

Risale-i Nur’un Etkisi ve Önemi

Risale-i Nur, yazıldığı dönemin dışında, günümüzde de büyük bir etki bırakmıştır. Said Nursi’nin bu eseri, özellikle Türkiye’de ve dünya çapında birçok insan tarafından okunmuş ve anlaşılmaya çalışılmıştır. Eserin etkisi, sadece bir dini metin olmanın ötesinde, toplumsal değişimlerin ve dünya görüşlerinin şekillenmesinde de önemli bir rol oynamıştır. Risale-i Nur’un, Türk toplumunun dinî, kültürel ve toplumsal yapısını şekillendirmedeki etkisi büyüktür.

Said Nursi’nin, hem Batılı düşüncelerle hem de dönemin devlet politikalarıyla olan çatışmalarını, Risale-i Nur eserinde izah etmesi, eserin çağdaş bir dini metin olarak kabul edilmesine zemin hazırlamıştır. Risale-i Nur, günümüzde pek çok farklı mezhep ve görüşten insan tarafından bir referans kaynağı olarak kullanılmaktadır. İman hakikatlerine dair yaklaşımı, çağdaş insanın hem manevi hem de akli yönlerini geliştirmeye yöneliktir.

Sıkça Sorulan Sorular

1. Risale-i Nur hangi dilde yazılmıştır?

Risale-i Nur, Türkçe olarak yazılmıştır. Ancak Said Nursi’nin eseri yazarken kullandığı dil, dönemin Osmanlı Türkçesinden farklı olarak, halkın daha rahat anlayabileceği bir Türkçe şekliyle olmuştur. Eserde kullanılan dil, akıcı ve sade olup, bazen günlük hayatta kullanılan argo kelimelere de yer verilmiştir.

2. Risale-i Nur’un diğer dini kitaplardan farkı nedir?

Risale-i Nur, klasik İslami kitaplardan fark olarak, akıl ve mantıkla temellendirilmiş bir dini anlatım tarzı benimsemiştir. Said Nursi, bu eserde iman hakikatlerini hem kalp hem de akıl seviyesinde izah etmeye özen göstermiştir. Eser, özellikle Batı felsefesi ve biliminden etkilenenlere yönelik bir tür izahat niteliği taşımaktadır.

3. Risale-i Nur ne kadar süre boyunca yazılmıştır?

Risale-i Nur, Said Nursi’nin hayatı boyunca yazılmış bir külliyat olup, yaklaşık 30 yıl süren bir yazım süreci vardır. İlk olarak 1920’lerde yazılmaya başlanmış, sonrasında çeşitli yıllarda tamamlanmıştır.

4. Risale-i Nur’un modern dünya ile olan ilişkisi nedir?

Risale-i Nur, modern dünyanın getirdiği şüphecilik ve materyalist bakış açılarına karşı İslam’ın temel inançlarını savunma amacını taşır. Modern bilimin ve felsefenin ortaya koyduğu görüşlere Said Nursi, kendi perspektifinden cevap verirken, bilimsel gelişmeleri de yeri geldiğinde desteklemiştir.

Sonuç

Sonuç olarak, Risale-i Nur, Said Nursi’nin derin tefekkürlerinin ve ilmî birikiminin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Bu külliyat, sadece bir dini metin olmanın ötesinde, insanlık tarihinin önemli düşünsel ve kültürel birikimlerinden biridir. Risale-i Nur’un yazarı Said Nursi’nin, hem dönemin şartlarına hem de çağın gereksinimlerine uygun olarak İslam’ı anlatma biçimi, onun eserini çağdaş düşünce ile harmanlamasını sağlamıştır. Bu eser, yüzyıl sonrasında dahi insanlara ilham vermeye devam etmektedir.